Kolay-kolay hayır diyemeyenlerdendim ben, hayatımda birilerinin olmasının bana hep güzel şeyler kazandırdığını düşünürdüm. (aslında egomun tatmini dışında bir şey getirmese de) Bunu sürekli değiştirmek istesem de en çok yalnızlıktan korkardım. Yalnız kalmaktan, güneşli bir cumartesi gününü yalnız geçirmekten, ev boşken birilerini davet edememekten (eve atamamaktan da diyebiliriz) korkardım. Bunu değiştirmeyi çok istiyordum, kendi ayaklarım üzerinde durmayı eninde sonunda kafama göre birilerini bulabileceğimi düşünüp sakince beklemeyi çok istiyordum. O’nu tanıyınca bunun olabileceğini anlamıştım. Bir anda her şeyden vazgeçebileceğime ciddi bir şekilde emindim erkeklerin genel beklentilerine cevap vermeyen doğal bir kızdı ama benim beklentime cevap veriyordu. Fazlasıyla güzeldi ve saftı, ona olabilecek en güzel şekilde yaklaşmıştım. Her şey yolunda gidiyordu, ta ki O’na 2 kişilik tiyatro bileti aldığım gün sevgilisiyle barıştığını öğrenene kadar. Gene de ona internetten de olsa açıldım beni terslemedi bir dost gibi konuştuk. Çıktığında ise içimde huzur ve üzüntünün garip bir karışımı vardı. Üzüntülüydüm hayallerim gerçek olmamıştı ama huzurluydum her şeyi doğru yapmıştım ve içimde hiçbir hırs yoktu karşımdaki benden soğuyup “kapatalım bu konuyu çıkmam lazım” dememiş tam tersi dertleşmişti. Bu tip reddedilişlerde tekrar geçmişe saplanıp kalan ben için, bu farklı bir durumdu çünkü geçmişe bakmıyordum. O’nun gibi güzelliklerin var olduğuna inanıyordum ve çürük meyvelerle uğraşmaktansa bu güzelliklerin devamını istiyordum. Uzunca bir zamandır çürük meyvelerle uğraşmadan edemeyen benim için ulaşmak istediğim bir eşik aşılmıştı. Geçmişi düşündüm, önüme baktım ve aklımdan tek bir kelime geçti “s.kerler”…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder